Amerika’da, Avrupa ülkelerinde ilkokula yeni başlayan öğrencilere okutulan, Rus kökenli bir halk masalı vardır. “Kırmızı İbikli Küçük Tavuk...”
Köyün birinde kırmızı ibikli küçük tavuk, bahçede gezinirken ve yiyecek bir şeyler ararken bir buğday tanesi bulur. O buğdayı tarlaya ekmek için çevresindeki diğer hayvanlardan yardım ister. Ama komşularından hiçbiri ona yardım etmek istemez. Kırmızı ibikli küçük tavuk "Mecburen iş başa düştü" der, kendisi buğday tanesini tarlaya eker. Buğday büyür, hasat zamanı gelir yine yardım ister kimse aldırış etmez. Kendisi biçer, harmanı kaldırır, değirmene taşır, buğdayı öğütür, un yapar. Ve neticede ekmek yapar. Mis gibi ekmek kokusu etrafa yayılmaya başlar. Kırmızı ibikli küçük tavuk, bu defa komşularına “gelin ekmeği birlikte yiyelim, der. O hiç yardım etmek istemeyen, komşularının iştahı kabarır, ağzı sulanır, “eveeeet yiyelim” derler. Kırmızı ibikli küçük tavuk onlara acı acı gülümser ve “yok öyle yağma” der. Mis gibi kokan ekmekten bir parça bile vermez.
Bu masalı okuyan veya dinleyen çocuklar, kıssadan hisse çıkarır, ders alırlar, çalışmayana, üretmeyene, karnını doyurmak için başkasından emeğine göz koyanlara acımak yoktur.
Eeee tabi herkes çocuk değil.
Büyüklerin de okuması, ders alması için bu masalın bir başka uyarlamasını çıkarmışlar.
Küreselleşmeye ve sömürgeye karşı gruplar tarafından aynı hikaye düzenlenip, UNICEF’in sitesinde yayınlanır... Ki, büyükler de anlasın, ders alsın diye.
Başlıyoruz
Kırmızı ibikli küçük tavuk, kümesin avlusunda gezinirken bir buğday tanesi bulur. O buğdayı tarlaya ekmek ve hasat etmek için çiftlikteki öbür hayvanlardan yardım ister.
Komşusu Ördek “sen buğday ekmeyi filan boş ver, sana ben kahve tohumu satayım, acayip para kazanırsın, onunla istediğin kadar buğday alırsın” der.
Tilki de ördeği destekler, “sen buğday yerine kahve ek, nasıl satarım diye merak etme, ben senin adına pazarlarım” diye seslenir.
Bu defa küçük tavuğa fare yaklaşır onu iyice cesaretlendirir, “buğdayla uğraşma, kahve ekebilmen için istediğin kadar borç vereyim, ufak ufak ödersin” diye akıl verir.
Komşuların anlattıkları bir zaman sonra kırmızı ibikli küçük tavuğun da aklına yatar bu düşünce.
“Kahve üretiminden anlamam ki, nasıl yapacağım” diye sorar.
Ördek “sana gübre satayım, çok çabuk büyür” der.
Tilki “böceklerden korumak için ilaç satayım” diye seslenir.
Fare gene finansal açıdan yaklaşır, “gübre ve ilaç alabilmen için sana istediğin kadar borç vereyim, ufak ufak ödersin” diye akıl verir.
Birkaç yıl sonra kahvenin hasat vakti gelir.
Kırmızı ibikli küçük tavuk “şimdi ben ne yapacağım bu kahveyi” diye sorar.
Ördek “paketlemek için benim fabrikama getirebilirsin” diye akıl verir.
Tilki “kusura bakma, herkes kahve ekti, fiyatlar acayip düştü, senin kahve beş para etmez” diye seslenir.
Fare ise “borcunu öde artık” der!
Kırmızı ibikli küçük tavuk, ibiğini kaptırdığını fark edince...
“Aç kaldım, ekmek verecek yok mu” diye ağlar.
Ördek “ekmek kolay da, alacak paran var mı” diye sorar.
Tilki “herkes kahve ekti, buğday karaborsaya düştü, kusura bakma, istersen ekmek yapman için sana ithal buğday tohumu satayım” der.
Fare ise avukatıyla gelir, “borcuna karşılık tarlanı haczetmek zorundayım, uslu tavuk olursan artık benim olan tarlamda yevmiyeyle çalışıp buğday yetiştirmene izin veririm” diye akıl verir.
Şimdi ne olmuş derseniz, maalesef, kırmızı ibikli küçük tavuk, eskiden kendisine ait olan tarlada işçi olarak çalışıyormuş. Ücretini almaya gittiğinde, ördek, tilki ve farenin aslında senelerdir şirket ortağı olduklarını öğrenmiş.
Bu işler böyle oluyor.
Emperyalizm, küresel güçler odakları, sömürge düzeni, her zaman, her yerde aynı. Dünya haritasını açar bir bakar mısınız? Ezen ve ezilenler. Türkiye’de de durum farklı değil. Dünyanın en verimli topraklarına sahip olan, gıda açısından kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olan ülkemiz ne hallerle düşmüş. “kırmızı ibikli küçük tavuk” durumuna düşmüşüz. Çaresi yok mu? Var elbette. Çare sizsiniz, çare elinizde, avuçlarınızda.
Tekrar görüşmek üzere, sağlıcakla ve hoşça kalın.
Facebook Yorum
Yorum Yazın