Hüseyin Şinasi Yazdı ; Depremle yaşamasını öğrenmek...
6 Şubat 2023 Pazartesi günü, sabaha karşı 04.17’de Kahramanmaraş-Pazarcık’ta 7,8 büyüklüğünde ve yine aynı gün öğle saatlerinde Kahramanmaraş-Elbistan ilçesi yakınlarında meydana gelen 7,6 büyülüğündeki iki deprem ile çöktük, yere yığılıp kaldık. Meydana gelen depremler 1999 Marmara depreminden çok daha büyük ve geniş bir bölgeyi etkilemiş, 10 ilimiz ve ilçelerinde, kırsal yerleşim alanlarında can ve mal kaybına neden olmuştur. Milletimizin başı sağ olsun. Hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına sabır ve dayanma gücü diliyoruz.
6 Şubat 2023, mevsim kış ve hava ayaz mı ayaz ve eksi 10-15 derece soğuk, kar ve buz gibi bir güne başlarken; başta ülkemizin güneyinde bulunan Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman illeri olmak üzere Gaziantep, Adana, Osmaniye, Malatya, Şanlıurfa, Kilis, Diyarbakır’ın yerle bir olduğu acı gerçeği yüz yüze geldik. Neredeyse ülkemizin beşte birini meydana getiren bölge, sanki savaştan çıkmış gibi, savaş uçakları ile tanklarla bombalanmış, yanmış, yıkılmış, taş üstünde taş kalmamış harabe haline gelmiş şehirler, kentler, köylere dönmüştür.
Etki alanı ve yıkımları ile eşine çok az rastlanabilecek depremde, genç, yaşlı, kadın, erkek, büyük küçük yüz binlerce insanımız ya hayatını kaybetmiş, yaralanmış veya canını zor kurtarmıştır. Yüz binlerce bina yıkılmış, çökmüş veya oturulamaz hale gelmiş, kentlerin altyapısı felç olmuş, kullanılmaz hale gelmiştir. Yine günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası olan ulaşım ve haberleşme yolları tahrip olmuş, elektrik, içme suyu ve doğalgaz kesilmiş. Yer yarılmış, yollar çökmüş, uzun yarıklar, çatlaklar oluşmuş, tepeler birbirine kavuşmuş, yerkabuğu 3-5 metre hatta 7 metre kaymış, dengeler değişmiş. Ülke ekonomisinin yüzde 10 tuzla, buz olmuş. Tarım, hayvancılık, sanayi, ticaret hayatı felce uğramış.
Kahramanmaraş merkezli ilk deprem sabahın dördünde, yani insanın uykusunun en derin olduğu saatlerde meydana gelmiş. Depremin çok uzun süren sarsıntı ve yıkıcı etkilerine uyku ile uyanıklık arasında yakalanmış milyonlarca insanımız. Uyanık olsa bile o anlarda ne yapacağını bilemez insan.
Deprem ve artçı sarsıntıları çok fazla sürmüş ise insan olarak telaşımızdan elimiz ayağımız tutmaz, gözümüz görmez, kulaklarımız duymaz, aklımızı yitirmiş, ne yapacağımıza karar veremez, düşünemez oluruz. Sarsıntılar geçtikten ve şaşkınlığı üzerimizden atıp, kendimize gelebilmişsek ilk yapacağımız şey, her şeyi bir tarafa bırakıp canımızı kurtarmaya bakarız. Ondan sonra eşimizi, çocuklarımızı, yakınlarımızı doğal afetin yıkıcı etkilerinden kurtarmak olur.
1999 Gölcük depremi ve bugünkü Kahramanmaraş depremi gibi gecenin bir vaktinde veya gündüzün herhangi bir saatinde yakalanıp, depremin yıkıcı etkisini ve şokunu atlatabilenler, hafif yaralananlar, doğal olarak canlarını kurtarmak için kendilerini sokağa attılar. Ama biraz sonra gecenin ayazında hava buz keserken üşüyenler, hatta mal canın yongasıdır diyenlerin bazıları her türlü tehlikeyi göze alıp evlerine veya dairelerine dönmeye başlamışlardır. Öbür taraftan oturdukları evleri ve binaları hasarlı, çökmüş, yıkılmış olanlar, çaresizlik içinde kendilerine bir yardım elinin uzanmasını beklerler.
Doğal afetlerden tabii ki, depremlerden sonra yapılması gereken ilk iş, acil arama ve kurtarma ekiplerinin bölgeye ulaşımı ve yapılacak çalışmaları koordine edilmesidir. Bu nedenle depremin ilk saatleri, hatta ilk 24 saat çok önemlidir. Eğer bunu yapamazsanız can ve mal kayıpları çok fazla olur. Bu iki büyük deprem ve sonrasında meydana gelen büyüklü küçüklü binlerce artçı depremlerde can kayıplarının ne kadar olduğu tam olarak belli değildir. Ancak resmi makamlar tarafından açıklanan rakam 44,218 yaralı sayısı ise 200 binden fazladır.
Depremin üzerinden neredeyse üç hafta geçmiştir. Deprem bölgesinde arama, kurtarma ekipleri çalışmalarını tamamlanmış, hasar tespiti yapılmış veya yapılmakta olup, birçok yerde enkaz kaldırma işlemine geçilmiştir. Depremde hayatını kaybedenlerin ne kadarının daha ilk anda hayatını kaybettiği, ne kadarının kaçarken enkaz altında kalarak can verdiği tam olarak bilinmiyor. Ama depremlerde olsun, diğer doğal afetlerde olsun can kaybının azaltmanın yolu, güvenli yapılar inşa etmekten geçiyor. Yani deprem fay hatlarına, sel ve su baskını, toprak kayması yaşanabilecek yerlere işin kolayına kaçıp bina yapmayacak, yerleşim yeri kurmayacaksın. Yangına karşı önlem alacaksın.
Sen depreme karşı, sel ve su baskınına karşı, toprak kaymasına, yangına karşı gerekli önlemleri almayacak, kader bu diyeceksin. Olmaz böyle şey.
Facebook Yorum
Yorum Yazın