© Anamur Manşet 2012- 2024

Şinasi ; Tarih Tekrardan İbarettir Derler

Şinasi ; Tarih Tekrardan İbarettir Derler


Tarih tekrardan ibarettir derler…

Devletlerin, milletlerin hayatında belirli tarih, dönem ve meydana gelen gelişmelerin önemi büyüktür. Tarihin akışını değiştiren bu gelişmeleri bilmeden yapılacak yorum ve değerlendirmeler eksik veya yanlış olur.

1299 yılında Bilecik-Söğüt taraflarında Ertuğrul Gazi tarafından küçük bir uç beyliği kurulur. Zamanla bu beylik genişler ve Osmanlı Devleti haline gelir. 1403’de meydana gelen Ankara Savaşı, iki büyük Türk devletinin ve onlara destek veren beyliklerin egemen olma savaşıdır. Bu savaşta Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazit, Timur’a yenilir ve esir düşer. Osmanlı şehzadeleri arasında taht kavgaları yaşanır ve Çelebi I. Mehmet 15 yıllık bir mücadele sonunda Osmanlının başına geçer.

1453’de İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından alınır. Bin yıllık Bizans egemenliği sona erer. Osmanlı İmparatorluğu dönemi başlar. Zamanla Osmanlı İmparatorluğu Asya’da, Avrupa’da, Afrika’da olmak üzere üç kıtada 19 milyon kilometrekare, himaye ettiği ülkelerle birlikte 24 milyon kilometre kare genişliğe ulaşır. Bu durum Avrupa için rönesans ve reform hareketlerinin de başlaması demektir.

1683 yılında Osmanlı İmparatorluğu Viyana’yı ikinci kez kuşatır. Uzun bir kuşatma ve bekleyiş sonrasında bu girişim başarısız olur, ordu çekilmek zorunda kalır, Viyana yine alınamaz. Bu sıralarda Avusturya prenslikleri ile Osmanlı birlikleri arasında çatışmalar ve savaşlar yaşanır. Bu savaşların birinde Osmanlı birlikleri Avusturyalılara yenilir. Bundan sonra ilginç bir durum yaşanır. Avusturyalılar, dolayısıyla Avrupalılar yüzyıllar sonra Türkleri yenebileceklerini görür. Halkın iliklerine işlemiş “Türk korkusu” ortadan kalkar. Artık onların gözünde Avrupalı üstündür, medenidir, Türkler ise barbardır, kabadır, geridir, yobazdır ve yok edilmelidir.

1699 Karlofça Antlaşması Osmanlı İmparatorluğu için bir başka dönüm noktasıdır. Osmanlı Devleti ile Avusturya, Venedik ve Lehistan arasında imzalanan bu anlaşma ile ilk kez Avrupa’da toprak kaybetmeye, geri çekilmeye başlar. Bu durum 1921 Sakarya Meydan Savaşlarına kadar devam eder.

1838 Baltaliman Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu için bir başka dönüm noktasıdır. Birleşik Krallığa (İngiltere) ile Osmanlı İmparatorluğu arasında ekonomik işbirliği antlaşması imzalanır. Daha sonra benzeri antlaşmalar diğer Avrupa ülkeleri ile de yapılır. Avrupa ülkeleri vatandaşlarına Osmanlı topraklarında ayrıcalıklar, üstünlükler tanınır. Ekonomisi tarım, hayvancılık ve ticarete dayanan Osmanlı İmparatorluğu bu ayrıcalıklardan büyük zararlar görür. Ve ekonomik hayat yabancıların ve yerli azınlıkların eline geçer.

Osmanlı İmparatorluğu için bir dönüm noktası daha 1854 yılıdır. 1853 Kırım harbinin masrafları için ilk defa dışarıdan borç alınır. Bunu değişik tarihlerde alınan iç ve dış borçlar takip eder. 1881’de Duyun-u Umumiye yasasını çıkar, devletin gelir kaynakları yabancıların denetimine geçer.

1867 yılında yabancıların Osmanlı ülkesinde toprak satın almasının önü açılır. O döneminin büyük kentlerinde yabancı ülke vatandaşları çok sayıda ev, dükkân ve işyeri satın alır. Ege bölgesinin büyük bölümü İngilizlerin eline geçer. Trakya’da, Marmara Bölgesinde, İstanbul’da, Selanik’te, Karadeniz kıyılarında, Çukurova’da, Mısır’da, Irak’ta, Filistin’de araziler hızla el değiştirir azınlıklar ve yabancı satın alır.

Bu dönemde ulaşım ve haberleşme konusunda da durum pek farklı değildir. Demiryolu ulaşımı İngiliz, Fransız, Alman şirketlerine bırakılır. Telefon, telgraf İngilizlerin tekelindedir. Deniz ulaşımı İtalyan, Fransız, İngiliz, Yunan gemicilerine bırakılmıştır.

1800’lü yıllardan itibaren ülkenin pek çok yerinde, yabancılara okul açma ve işletme izni verilir. Genellikle misyoner papazların görev aldığı bu okullar, kiliseler azınlıkların silahlanma ve örgütlenme merkezleri haline gelir. Ermeni, Rum azınlık, bulundukları bölgelerde silahlı çeteler kurar, devlete baş kaldırır, bölge halkını tehdit eder, isyanlar çıkarır, katliamlar yapar.

Osmanlı ülkesinde bütün bunlar olurken, devletin asıl sahipleri ne yapmıştı dersiniz? Devlet kaldıramayacakları ağır vergiler koymuş, askere çağırmış, cephelere sürmüş. Müslüman Türk çocuğu aç ve perişan vaziyette savaşmış, şehit veya gazi olmuş, geri dönememiş, eşi, çoluğu çocuğu, malı mülkü sahipsiz kalmış. Nesi var, nesi yoksa askerlikten muaf tutulan işinde gücünde, ticaretindeki Ermeni, Rum, Yahudi, Arap komşularının eline geçmiş.

Yazı çok uzadı biliyorum. Ama 30 Ekim 1918 Mondros Antlaşması her şeyin tuzu biberi olur. Üç kıta, yedi iklimde at koşturmuş Osmanlının kapısına kilit vurulur. Baş rolde kim var, İnglizler, Fransızlar…

Ve son söz; “Tarih, tekrardan ibaret derler. Ders alınsa idi hiç tekrar eder miydi?”

Hoşça kalın…

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER