Şinasi; Böl, parçala, yok et politikası
GÜNDEMŞinasi; Böl, parçala, yok et politikası
Hüseyin Şinasi / Anamur Manşet Köşe Yazarı ; Böl, parçala, yok et politikası…
Tarihi bilgi ve kaynaklara göre Büyük İskender (M.Ö 336-323) yıllarında hüküm sürmüş, Makedonya Krallarından ve komutanlarından biridir. Perslere karşı giriştiği bütün savaşları kazanmış, Yunanistan’dan, Anadolu’ya, Mısır’a, Mezopotamya’ya, İran’a, Hindistan’a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuş. Genç imparatorun ölümünden sonra bu büyük birlik dağılmış ve yerine yeni krallıklar kurulmuş.
Büyük İskender İmparatorluğunun topraklarında, dili, dini, soyu farklı binlerce topluluk ve halk yaşamaktadır. Çoğu zaman birbiri ile kavgalı ve anlaşmazlık ve savaş halinde olan bu toplulukların bir arada tutulmaları zordur. Bu sorunun cevabı için çağının ünlü felsefecisi ve hocası Aristo’ya bir mektup yazar, “Ele geçirdiğim topraklarda yaşayan insanları kontrol altında tutabilmek için ne yapmalıyım,” diye sorar. Ve ne yapmak istediğini sıralar,
1. Halkın ve ülkenin ileri gelenlerini sürgüne mi göndereyim?
2. Halkın ve ülkenin ileri gelenlerini hapse mi atayım?
3. Ülkenin ileri gelenlerini kılıçtan mı geçireyim?
Aristo’nun eski öğrencisi İskender’e cevabı çok ilginçtir.
1. Halkın ileri gelenlerini sürgüne gönderirsen, toplanıp sana baş kaldırırlar.
2. İleri gelenleri hapse atsan, hapishaneler isyancı yuvası olur, kontrolden çıkar.
3. İleri gelenleri kılıçtan geçirsen, ölenlerin ardından gelen kuşak senden nefret eder, intikam hırsı ile büyür seni tehdit eder.
Çözüm olarak şunları tavsiye eder, “İnsanların arasına düşmanlık tohumları ekeceksin, birbirleriyle savaştıracaksın. Savaş çıkınca kendini hakem olarak kabul ettireceksin. Ama anlaşma için bütün yolları tıkayacaksın.”der. Aslında bu yöntem günümüzde örneklerine çok sık rastladığımız “böl, parçala, yut.” Politikasının ilk şeklidir.
İmparator, hocasının tavsiyelerine uyar ve ülkesinde insanların, topluluk ve halkların arasına kin, düşmanlık, anlaşmazlıklar sokar, onları kavga ettirir, savaştırır. Hakem olarak onların arasına girer. Ama savaşlar bitmek bilmez devam eder. Ne yazıktır ki, bu gelenek Büyük İskender’den bu yana binlerce yıldır devam eder gider. Zayıf ve güçsüz devletler, bir hiç uğruna birbirini boğazlar, büyükler bir kenarda durur izler, gerektiğinde savaşmaları için silah verir, akıl verir, ama kavganın, hesaplaşmanın bitmesine izin asla vermez. Günümüzde küresel güçlerin, sömürgecilerin, yaptığı da aynı şeylerdir.
Çok uzaklara gitmeye gerek yok. Osmanlı Devletinin son iki yüzyılına ve ülkemizin içine düştüğü duruma bakalım. 17.yüzyıldan sonra İngiltere, Fransa Osmanlı topraklarına saldırmış, Rusya oradan başını uzatmış yapmayın etmeyin, tutmayın demiş. 18-19 yüzyıldan itibaren Rusya Balkanlara saldırmış İngiltere’si, Almanya’sı, Fransa’sı duruma müdahale etmiş, güya savaşı durdurmuşlar. Elbette kuruluşundan 16.yüzyıla kadar üç kıta, yedi iklimde söz geçen Osmanlı Padişahları da benzeri şeyleri yapmış, hazinesini doldurmaya bakmış. İkinci dünya (paylaşım) savaşının galipleri Amerika’nın, Sovyetler Birliğinin, İngiltere’nin, Fransa’nın ve diğer gelişmiş ülkelerin izlediği politika da “böl parçala, yut.” anlayışıdır.
Günümüzde ABD’nin, AB ülkelerinin Rusya’nın, Çinin bir taraftan Türkiye’nin dostu, ortağı gibi görünüp, arkadan görünür görünmez işler çevirdikleri bilinen şeylerdir. Ülkemizde 60’lı, 70’li yıllarda yaşanan sağcı-solcu çatışmaları, 80’li yıllardan beri bölücü PKK terörü gibi, din maskesi altında yürütülen yıkıcı, bölücü misyonerlik faaliyetleri, unutulmaması gereken ağır derslerdir.
Bölücü eli kanlı terör örgütü PKK ve uzantılarının ABD tarafından, Avrupa ülkeleri tarafından, Rusya tarafından, hatta Arap ülkeleri tarafından parasal açıdan, silah desteği bakımından kollanıp gözetildiği acı bir gerçektir.
Çare, onların anladığı dilden konuşmaktır. Sorun para ise para ile, silah ise asıl sorun silah ile, ekonomi ise, üretim ise, kalite ise aynı şeklide cevap vermek gerekiyor. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
İlginizi Çekebilir