© Anamur Manşet 2012- 2024

Engin Özkoç: “Türkiye’deki Enerji Krizinin Sebebi AKP’nin Yanlış Politikalarıdır”

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Türkiye’nin yaşadığı enerji krizinin, sadece İran’dan kaynaklı olmadığını, AKP iktidarının beceriksizliği olduğunu söyledi. Özkoç, ”Bakın, Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattından 19,1 milyon metreküplük gaz gelmesi lazım. Ne kadar geliyor? 7 milyon metreküp geliyor. Peki bunu hiç kamuoyuyla paylaştılar mı? Hayır. Nedeni ne? Nedeni yönetmeme. Nedeni liyakatli kişilerle bu işleri takip edip, milleti düşünmeme; sadece kendilerini, çıkarlarını ve parayı düşünmek. Bakın Türk Akım’dan günlük 46,9 milyon metreküp gelmesi gerekirken, ne kadar geliyor? 32 milyon metreküp doğalgaz geliyor. Yani bu ikisini topladığın zaman, bir İran’dan alınan doğalgaz kadar doğalgaz şu anda yok ortada, gelmiyor. Bunun sebebi ne? Bunun sebebi AKP iktidarının beceriksizliği ve yönetmemesidir” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Türkiye’nin yaşadığı enerji krizinin, sadece İran’dan kaynaklı olmadığını, AKP iktidarının beceriksizliği olduğunu söyledi. Özkoç, ”Bakın, Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattından 19,1 milyon metreküplük gaz gelmesi lazım. Ne kadar geliyor? 7 milyon metreküp geliyor. Peki bunu hiç kamuoyuyla paylaştılar mı? Hayır. Nedeni ne? Nedeni yönetmeme. Nedeni liyakatli kişilerle bu işleri takip edip, milleti düşünmeme; sadece kendilerini, çıkarlarını ve parayı düşünmek. Bakın Türk Akım’dan günlük 46,9 milyon metreküp gelmesi gerekirken, ne kadar geliyor? 32 milyon metreküp doğalgaz geliyor. Yani bu ikisini topladığın zaman, bir İran’dan alınan doğalgaz kadar doğalgaz şu anda yok ortada, gelmiyor. Bunun sebebi ne? Bunun sebebi AKP iktidarının beceriksizliği ve yönetmemesidir” dedi.

Engin Özkoç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi.

Özkoç, şöyle konuştu:

”Doğalgazla ilgili herkese anlattıkları şu: İran da 28,5 milyon metreküp doğalgaz kesintisine gitmiş. Peki biz biliyoruz ki 2 boru hattıyla Rusya’dan, iki boru hattıyla Azerbaycan’dan, Cezayir’den ve Nijerya’dan sıvılaştırılmış gaz alıyoruz. Toplamda günlük Türkiye’ye giren gaz miktarının İran’la birlikte 330 milyon metreküp olması gerekiyor. Diyelim ki 30 milyon metreküpü gelmedi. Ne oldu? 300 milyon metreküp gaz var. Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk defa sanayi kuruluşları üretime ara veriyor. Neden? Doğalgaz ve elektrik yüzünden. ‘Peki depolar?’ diyoruz. Depolarda gaz yok. Neden depolarda gaz yok? Çünkü doğalgaz pahalılaştıkça oradan sübvanse ediyorlar, oradan doğalgaz veriyorlar; hiç tedbir için depolarda gaz bulundurmamışlar. Bitmiş, gitmiş... Bakın, Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattından 19,1 milyon metreküplük gaz gelmesi lazım. Ne kadar geliyor? 7 milyon metreküp geliyor. Peki bunu hiç kamuoyuyla paylaştılar mı? Hayır. Nedeni ne? Nedeni yönetmeme. Nedeni liyakatli kişilerle bu işleri takip edip, milleti düşünmeme; sadece kendilerini, çıkarlarını ve parayı düşünmek. Bakın Türk Akım’dan günlük 46,9 milyon metreküp gelmesi gerekirken, ne kadar geliyor? 32 milyon metreküp doğalgaz geliyor. Yani bu ikisini topladığın zaman, bir İran’dan alınan doğalgaz kadar doğalgaz şu anda yok ortada, gelmiyor. Bunun sebebi ne? Bunun sebebi AKP iktidarının beceriksizliği ve yönetmemesidir.

CANAN KAFTANCIOĞLU’NUN DAVASINDA EMNİYET POLİS GÖREVLENDİRDİ Mİ?

Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İstanbul seçimlerinde örgütlü bir mücadeleyle büyük katkı sundu seçimlere. İstanbul Seçimleri ilkinde kazanıldı ama iktidar ve Recep Tayyip Erdoğan bu seçimleri kazanılmış olarak görmek istemedi. Hukuksuz ve kanunsuz bir şekilde seçimleri yenilettiler. İkinci kez de hem İstanbul örgütü, Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu hep birlikte Cumhuriyet Halk Partisi ve milletimizle kucaklaşarak seçimler farklı bir şekilde kazanıldı. Sonuçta Canan Kaftancıoğlu ile ilgili yıllar önce atılmış twitleri ortaya çıkartıp, onu mahkûm ettiler. Daha sonra peşinden tazminat davaları, hakaret davaları... Arkasından Fahrettin Altun da bir tazminat davası açtı. Dün Fahrettin Altun’la ilgili dava görülürken salonda pandemi nedeniyle stajyer avukatların dahi alınmadığı bir ortamda bir sivil giyimli kişi tek başına oturuyor. Candan Kaftancıoğlu’nun avukatı dönüp bu kişiye kim olduğunu soruyor. İlk önce cevap vermiyor, ısrarlı sorular neticesinde bu kişi emniyetten polis olduğunu, emniyet tarafından görevlendirildiğini söylüyor. Daha sonra avukatlar dönüp hâkime bunun doğru olmadığını, içeriye kimsenin alınmadığı halde bu kişinin hakkında bir tutanak tutulması gerektiğini ve zabıt altına alınarak bunun soruşturulması gerektiğini ifade ediyorlar. Ancak hâkim sadece bunları dinlemekle kalıyor. Dönüp de ‘sen kimsin, hangi amaçla buradasın?’ diye ısrarlı sorularına hâkim hiç katılmıyor. Kişi salondan çıkartılıyor, hakkında hiçbir araştırma, hiçbir tutanak tutulmadan elini kolunu sallayarak gidiyor. Biz de buradan soruyoruz: Bu kişi kimdir? Kayıt altında olan bu kişi gerçekten emniyet mensubu mudur? Emniyet mensubuysa, bu emri kim vermiştir? Canan Kaftancıoğlu’nun davasına gelip de oradaki oturma amacı nedir? Gözdağı vermek midir? Biz buradayız, izliyoruz izlenimini orada hissettirmek midir hâkim ve savcılara? Bunun sorumlusu kimdir? Bana sorarsanız, eğer bu kişi emniyet mensubuysa, sorumlusu İçişleri Bakanıdır. Bunun derhal ortaya çıkartılması, artık insanlarımızın polisiye tehditler içerisinde hiç olmazsa adalet karşısında tehdit edilmemesi, Canan Kaftancıoğlu ile ilgili davalarda savcılara ve hâkimlere bu şekilde müdahale edilmemesi ve diğer tüm özgürlük davalarında bu baskının ortadan kaldırılması talebimizdir. İçişleri Bakanından hemen derhal bunun cevabını bekliyoruz.

AKP İKTİDARI HALKA YALAN SÖYLÜYOR

Erdoğan ‘Aynı gemideyiz. Kazancı paylaştığımız gibi külfeti de paylaşacağız. Enflasyon da düşecek’ demiş. Tayyip Erdoğan sarayda oturuyor. Siz sarayda mı oturuyorsunuz? Tayyip Erdoğan benzin parası vermiyor, mazot parası vermiyor. Siz benzin, mazot parası vermiyor musunuz? Tayyip Erdoğan’ın ve ailesinin ve yandaşlarının yediği önünde yemediği arkasında. Siz bir ekmek için kuyruğa girip de beklemiyor musunuz Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak? Tayyip Erdoğan istediği zaman, istediği ülkeye emrindeki uçaklarla gidebiliyor. Siz uçmadığımız halde, geçmediğiniz halde yolların vergisini ödemiyor musunuz? Ve sizle dalga geçiyorlar, diyorlar ki; bizzat Recep Tayyip Erdoğan AKP Genel Başkanı bizzat o diyor ki gözünüzün içine baka baka: ‘Merak etmeyin, enflasyon düşecek’ diyor. Şimdi ben buradan soruyorum: Aynı Recep Tayyip Erdoğan halkın karşısına geçip de cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce, ‘neymiş efendim dolar 10 lira olacakmış’ dediği gün dolar kaç paraydı? 4,5 liraydı. Şimdi ne kadar? 13,6 lira. Peki, hani 10 lirayı bulmayacak, hatta 4,5’un altına düşecekti? Söyledikleri sözün güvenirliliği var mı? Hayır yok. Söylediği sözün bir karşılığı var mı? Hayır yok. Peki yalan mı söylüyorlar? Evet, yalan söylüyorlar. Kimin gözünün içine baka baka? Yoksullaştırdıkları, çaresiz bıraktıkları, işsizlikten evine ekmek alamadığı için intihar eden insanlarımızın gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar. Şimdi yeni yaptıkları şey şu: Pahalılık alıp başını gidiyor, enflasyon alıp başını gidiyor. Bir müdahale ediyorlar, yüzde 127 artmış... Mesela örnek veriyorum: Elektrik yüzde 127, benzine yüzde 110, motorine yüzde 110, otogaza yüzde 110, doğalgaza yüzde 50 zam gelmiş. Ondan sonra bir ufak müdahaleyle liralara tekabül edecek indirimler yapılıyor. ‘Gördünüz mü? Bakın biz işte ucuzluk getirdik’ diyorlar. Ne yapıyorlar? Dalga geçiyorlar, milletle inatlaşıyorlar.

ULUSLARARASI KURULUŞLAR BİLE TÜİK’E GÜVENMİYOR

TÜİK ile ilgili Uluslararası İstatistik Enstitüsü bir açıklama yapmış. Bu açıklama şöyle diyor: ‘Türk makamlarının TÜİK’in uluslararası standartları tam olarak karşılayan nesnel, istatiksel verileri sağlayabileceğine dair güvence vermesini bekliyoruz.’ Diyor ki: ‘Dört kere TÜİK’in başındaki adamı değiştirdiniz. Verdiğiniz rakamlar doğru mudur, değil midir, artık uluslararası güvenirliliği var mıdır bilmiyoruz ama biz size güvenmiyoruz. Bize güvence verin’ diyor. Şimdi enflasyonu neye göre belirliyoruz? TÜİK’in verdiği rakamlara göre. Peki biz güvenmiyoruz, uluslararası kuruluşlar güveniyor mu? Hayır. İşte açıklama yapmışlar. Hiç ses var mı iktidardan? Yok. Neden? Çünkü gerçek bu da, onun için; herhangi bir açıklama yok.

AKP İKTİDARI MİLLETİN PARASINA ÇÖKÜYOR

AKP iktidarı milletin parasına çöküyor. Daha önce söylemiştim değil mi? Şehitler için toplanan yardımlara çöken bir iktidardan bahsediyoruz, AKP Genel Başkanından bahsediyoruz. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan emir veriyor, Binali Yıldırım Başbakan olarak diyor ki: ‘15 Temmuz Şehitleri ve Beşiktaş’taki şehitlerle ilgili para toplayın’ deniliyor. Milletimiz kendi yemiyor, kendi rızkından topladıkları parayı o yardım kampanyasına gönderiyorlar, fakat para şehit yakınlarına verilmiyor. Şimdi biz muhalefet edince 1000 lira, 1000 lira para veriyorlar aydan aya. Peki o rakamlar bugünün parasıyla nerelere geldi? 500 milyonlara geldi. Niye peki ödemediniz bugüne kadar? Çünkü o paraya da çöktünüz, onun için. Şimdi ne yaptılar biliyor musunuz? Pandemi dolayısıyla büyükşehir belediyelerimizin, milletimizin güvenini aldıkları için topladıkları paraya el koydular. İstanbul Büyükşehir Belediyesi pandemi döneminde mükemmel bir şekilde vatandaş dayanışmasıyla, vatandaşın yaptığı yardımı kime, hangi koşulda yaptığını bildiği bir dayanışmayla, toplam kampanyada 6,2 milyon TL bugün son alarak İstanbul Defterdarlığına devrediliyor. Yani paraya el koydular. Kimin parasına? Milletin parasına. Bu parayı ne yapacaklar? Yandaşlar ile birlikte ne yaptılarsa onu yapacaklar.”


Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER